Tekrar merhaba, öncelikle ilk yazımdan sonra gelen olumlu dönüşlere teşekkür ederek başlamak istiyorum. Bu yazımda hem otellerimizde ki yatırım kalitesinden den hem de bu kalitenin rakamsal karşılığı olan finansal tablolarımızda ki kaliteden bahsetmek istiyorum.
Turizm yatırımları devlet teşvikleriyle birlikte son 20 yılda hızlı bir ivme kazandı. Tesis sayısının hızla artması misafir tarafında fiyat avantajı sağladığı için tabi ki olumlu karşılandı. 15-20 sene önce denize sıfır tam pansiyon bir otelde tatil yapmak orta gelirli bir aile için bir hayâl iken, şimdi daha uygun fiyatlarla ve değişik seçeneklerle otellerde tatil yapabiliyoruz. Eskiden maddi açıdan zorunluluk olan çadır & kamp vb.. tatil seçenekleri şimdi ise farklı bir sosyalleşme aracı ve hobiye dönüşmüş gözüküyor. Hızlı ivme kazanan otel yatırımları beraberinde hizmet kalitesi standartlarında da artış gösterdi. Bunlardan ilki ve en önemlisi herşey dahil sistemin ülkemize getirilmesiydi. Herşey dahil sistem ülkemizde 1990’lı yıllarda Marco Polo Tatil Köyü ve hemen ardından Magic Life markasıyla Sn. Cem Kınay’ın uygulamaya koyduğu ve daha sonra ise resort bölgelerine yayılan bir uygulamadır. Herşey dahil sistem turizm sektöründe kaliteye atılmış büyük bir adımdır. Çünkü; bildiğiniz gibi F&B (yiyecek-içecek) operasyonları otellerdeki en önemli operasyonlardan bir tanesidir. Yiyeceklerin lezzeti bir tarafa restaurantlarımızın atmosferleri ve dizaynları yiyeceğimiz yemeklerin lezzetini psikolojik olarak %50 arttırır veya azaltır. Cem Bey bu sistemi ülkemize getirerek otellerin fiziki koşullarını da yeniden dizayn etmelerine, gözden geçirmelerine ve yeni yapılacak yatırımların da mimari ruhlarına dokunmuş oldu. Gelelim işin biraz daha yatırım kısmına… Bugün İstanbul ‘da ki yatırımları göz önüne aldığımızda hemen hemen her köşe başında uluslararası bir zincir markayı görebilirsiniz. Zincir markanın pazarlamada en büyük koz olduğu aşikâr fakat şuanda İstanbul’da yatak kapasitesi 350.000 ‘i geçmiş durumda ve son araştırmalara göre bu yatakların dolması için yıllık 12,5 milyon turistin şehri ziyaret etmesi gerekmektedir. Otel yatırımlarının geri dönüş süresi ise ortalama 25 yılı aşmış bulunmaktadır. Bunun sonucunda ise İstanbul’un yatırıma doymuş olduğunu sektör büyüklerimizden daha fazla duymaya başladık. Otellerin yatırım kalitesi tabi ki bu yatırıma aktarılan fon ile ilgili doğru orantılı. Otel yatırımlarındaki maliyet her gün artarken içlerinde verilecek hizmet kalitesinin de her gün artacağını düşünüyor muyuz? Artık otel yatırımlarına ‘’istihdam yarattık ‘’ düşüncesiyle, fon değerlendirme düşüncesiyle bakılmamalı. Çünkü; tesislerimizin içinde 7/24 bu ülkenin misafirperverliğini, tanıtımını ve vizyonunu sergiliyoruz. Kâr maksimizasyonunu önce hizmet kalitesini arttırarak sağlayabileceğimizi anlayan yatırımcılara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Konu yatırım ve kalitenin rakamsal karşılığı olan finansal tablolardaki kaliteye geldiğinde durum biz mali işler çalışanları için de pek iyi değil. Geçtiğimiz yıla kısaca bakacak olursak 2019 yılına ait doluluk, ADR, REVPAR bilgileri; Doluluk %74, ADR 89,67€ , RevPAR 66,37€ (bkz.Turob 2019 STR Aralık Raporu)… Turizm sektöründe iki elin on parmağını geçmeyecek gruplar haricinde hazırlanan mali tabloların da anlaşılabilirliği, şeffaflığı, gerçekliği ve bence en önemlisi de kalite standardı maalesef yok. Bugüne kadar hangi işletmecimiz veya patronumuz eline bir bilanço veya gelir tablosu alıp dipnotlarını okuyup yorum yaptı? Bundan 15 sene önce hazırladığımız bilanço, gelir tablosu neyse bugün de aynısı. Bu konuda işletmeci ve patronlarımızı da çok fazla eleştirmemek gerekir. Evet belki bir çoğu bu tabloları okuyamıyor fakat sizce hızla gelişen ve yeni yatırımların olduğu bu sektörde hem muhasebe sistemlerimiz hem de finansal tablolarımız ihtiyacı karşılıyor mu? Risklerimizi gösterip bize yol gösteriyor mu? Asıl söylemek istediğim bilançolarımızı ve gelir tablolarımızı bizden ve gelir idaresinden başka anlayabilen kimse yok. O yüzden mali işler ekibi olarak sürekli farklı tablolar-çalışmalar hazırlayarak finansal durumumuzu veya risklerimizi bu şekilde anlatmaya çalışıyoruz. Hâlbuki bu tablolar dipnotlarıyla birlikte paydaşlarımıza, patronlarımıza ve müdürlerimize de hitap edebilmeli. Bu konuda ki fikrim belirli ölçekler ve sektörler dışında kalan bütün işletmelerin zorunlu olarak TFRS (Türkiye Finansal Raporlama Standardı) ve UFRS ’ye (Uluslararası Finansal Raporlama Standardı) geçmesidir. Böylelikle hem departmanlarımızda hem de finansal tablolarımızda uluslararası kaliteye ulaşacağımızı, gerçekten belirli standartlarda ki kişilerin departmanlarımızda çalışabileceğini ve en önemlisi departmanlarımızın öneminin artacağını düşünüyorum. Uluslararası zincirlere bağlı otellerimiz hizmet standartların da nasıl global kurallara bağlıysa, Mali İşler departmanlarımız da uluslararası standartlarda olmalı. Artık vergi için değil bilgi için muhasebe ilkesini benimsemeliyiz. Sevgiler.
Cem Çetin Ramada Hotel & Suites Merter – Mali İşler Müdürü
Üstad halen Memleketimizde vergi muhasebecilik yapılıyor. Muhase ilke standartlarını say deseniz şuanda satamıtacak çok kişi var. Makeleniz çok güzel. Kaleminize sağlık