Orta çağın en şirin ve en kadim şehri, Arnavut kaldırımlı yolları, insanın yüzünü kesen buz gibi soğuk havası, kan kırmızı çatıları ve benzersiz kuleleri ile Baltık ülkelerinin en küçük Ülkesi Estonya ve bu şehrin başkenti Tallinn’i sizler için gezdik.
Türkiye’den yaklaşık 3,5 saatlik bir uçuştan sonra Lennarthavaalanına varıyoruz. Estonyalı şair GustavsüitsinEstonyalı olun ama Avrupalı kalın sözünü duyar gibi şehri keşfetmeye Kaleden başladık.
Şehri gezerken ilk önce şehrin isminin ne anlama geldiğini öğrenmek için yerel rehberimize şehrin ismini sorduk. Tal-li-nn yani Danimarka kasabası anlamına geliyormuş, 1219 yılında Danimarkalılartarafından kurulmuş olan bukadim şehir, o kadar el değiştirmiş ki, 1920 de Rusların egemenliğine girmiş ve bu yüzden olsa gerek şehrin her noktasında tarihten farklı izler taşıyor.
Estonya Bayrağının rengi ve bu renklerin anlamı; (Mavi Renk: Gökyüzü, Göller ve Umudu) , (Ortadaki Siyah Renk: Verimli toprakları, 700 yıllık esaret ve Köleliği) , Alttaki Beyaz Renk: (Eğitim, Aydınlık, Kar ve Beyaz geceleri temsil eder.)
Tallinn,Toompea tepesi ve şehir meydanı olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Gezi rotamızı Toompea tepesine çevirip kısacak adı verilen dar sokaklardan geçerek, 15. Yy da kurulmuş olan şehrin sınır kapısına geliyoruz. Mevsim sonbahar olmasına rağmen, sokaklarını adımlarken, soğuktan adeta nefesimiz kesilecek gibi hissediyoruz. Bu tarihi kapı şehrin içinde Şövalyeler ve tüccarlar arasında geçişlerin engellenmesi için dönemin şövalyeleri tarafından kurulmuş. Kapıdan içeri girince, her an Orta çağ şövalyeleri sizi karşılayacakmış gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Kapının üzerinde bulunan Meryem Ana ile İsa ikonu, şehre hem mistik hem de kutsallık katmış gibi duruyor. Bu ikon Dünyada açık havada kalan tek kutsal resim olma özelliği taşıyor. Sınırın hemen yanı başında Danimarka kralı bahçesi yer alıyor, burası Danimarka milli bayrağının hikayesinin yazıldığı yer olarak biliniyor. Burada fotoğraf molası sonrası Rakkojaplace yani belediye meydanına geçiyoruz, burası adeta şehrin kalbinin attığı yer konumunda, eski Pazar yeri olan bu meydan şimdinin etkinlik ve buluşma yeri olmuş, hediyelik eşya, giyecek ve içecek alabileceğiniz harika bir yer. Her tarafı Orta çağ kokan bu şehir meydanı doyumsuz manzara ve tarihi yapıları ile insanı adeta büyülüyor. 1422’den şimdiye kadar işlerliğini sürdüren Avrupa’nın en eski Eczanesi ve bembeyaz duvarında Tallinn’inin en eski duvar saatine ev sahipliği yapan sekizgen kulesi ile 14. Yy Kutsal Ruh kilisesi, görüntüsü ile nefes kesici ve bir o kadar da büyüleyici endamı ile sizi karşılıyor.
Saat kulesinin hemen karşısında, 15. Yy dikilmiş dünyanın ilk Noel ağacı bulunuyor. Büyüleyici şehir gezimize 1894 yılında Çar Alexander’in yaptırdığı ve halen Moskova Patrikhanesine bağlı Rus Ortodoks kilisesi şehrin en güzel yapılarından biri. Soğan halkalarını andıran klasik Rus mimarisi olan yapı, Kızıl meydandaki Aziz Vasil Katedralini andırıyor. Kubbelerinde bulunan Haç‘ın altında bulunan Hilaller ise Osmanlıya karşı kazanılan zaferleri simgeliyor. BuKilisenin Etkisinde kalarak buradan ayrılıp, bu sefer rotamızı eskiden kuru ot pazarı olarak bilinen Özgürlük meyanına çeviriyoruz, Burası Tallinn’inin mutlaka görülmesi gereken yerlerinden biridir. Meydana 1910 yılında deli Petro’nun 3 metrelik heykeli dikilmiş, 1918 yılında kaldırılan heykelin yapıldığı metal eritilerek Estonia parası basılmış. Meydanda özgürlüğü simgeleyen Haçlı bir kolon adeta zaferi haykırırcasına bizleri karşılıyor. O kadar ince düşünülüp dizayn edilmiş ki, Özgürlüğün kolay kırılabileceğini ifade etmek için kolon camdan yapıldığı söyleniyor.
Akşam karanlığının çökmesi ve buz gibi havanın etkisi ile bu doyumsuz ve unutulmaz gezimizi burada bitirip konakladığımız otelimize dönüş yapıyoruz.
Bir daha ki Dünyada kaybolmak yazı dizimizle buluşmak üzere… insan kaybolmadıkça kendini bulamaz….