Şanlıurfa'nın şirin şehri olan Halfeti; tarih ve huzur kokan sokakları,sıcak kanlı insanları,güzel yemekleri ve muhteşem doğası ile insan kendini bu şehirde çok farklı hissediyor, burada huzura ve doğaya doyamıyor..ilçe Gaziantep-Şanlıurfa kara yoluna yaklaşık 40 km uzaklıkta ve şehre asfalt kara yoldan ulaşılıyor.yol boyunca fıstık bahçelerini seyrederken Fırat havzasının doyumsuz manzarasının büyüsü ile adeta büyülenmiştik ,Rehberin karşımızda yeni Halfeti demesi ile kendimize geldik,heyecanımız bir kat daha artmış oldu,tabelada yeni Halfeti nüfus 10 bin yazıyordu,yeni Halfeti ile eski Halfeti arasında 10 km'lik yolumuz vardı ama yollar uzadıkça uzuyor ve sabırsızlığımız bir kat daha artıyordu,gittikçe yeşilliğin yerini kuru çalılıklar almaya başladı,kendi kendimiz yoksa abartıyorlar mı diye düşünmeden de edemedik,tam bu duygu hakim olmaya başlarken fırat'ın derin bir vadiden yakamozlarla gülümseyen yüzünü gösterdiği bir kare yakaladık,dağların arasından kıvrımlı yollar adeta bizleri kıskandırırcasına zig zaglar çiziyor.Tam umudumuzu kesmişken aman allah'ım nefes kesen büyüleyici bir manzara ile karşı karşıyayız,herkesin nefesi kesildi adeta .
Yollar sustu,dağlar sustu artık manzara konuşuyor Derken seyir terası dedikleri bir yerden Sakin şehri seyre daldık,evet şehir sakin ama manzarası çılgın,Bodrum mu? Marmaris mi yoksa saklı cennet mi? Tam olarak anlayamadık , ama gerçekten Fırat ,manzarası büyüleyici bir cennet yaratmış Tekrar aracımıza bindik ve manzaranın kalbine doğru ilerlemeye başladık,yolda binlerce araç,sıralar halinde dizilmiş, zor zor ilerlerken aracımızı elinde makbuz,boynunda görevli yazan bir kart asılı olan biri durdurdu ,Rehberimizden otopark ücreti istedi ve aşağıya iniş olmadığını,çok kalabalık olduğunu söyledi,aracımızdan indik rehberimizi takip etmeye başladık,ilerledikçe hem heyecanımız hem de kalabalık artıyordu,yolda şehrin sembolü olan kara gül tabelaları ve nihayet şehrin adının yazılı olduğu sihirli tabela ilişti gözümüze Slow City( Sakin Şehir) işte o an mutluluğun zirvesini yaşadığım andır Aşağı inerken sağ kolumuzun üstünde filmlere konu olmuş ve kadınların hayallerini süsleyen Oğuz komutanın görev yaptığı şirin karakolumuz sizlere el uzatıyor adeta,sokakta yürürken yeşillikler içinde renga renk doğa size eşlik ediyor,şirin balkonlardan Kara gül boy gösteriyor .
Kara gül bu şehirde farklı anlam taşıyor,sevdalarını dile getiremeyen Sevdalılar, kendi içlerinde gizli gizli büyüttükleri hasretlerini ,sevgiliye veremedikleri o kırmızı gülü, aşk ateşi ile yakarlarmış,ondan rengi siyahmış,hatta hara gül Halfeti dışına götürüldüğünde hasretinden renk değiştirirmiş.
Daracık sokaklardan,şehir merkezine indik,bizi bekleyen teknemize bindik,Şirin ege-akdeniz kasabasını andıran şehir,buradan farklı görünüyor,farklı konuşuyor,suda dubalar üzerine kurulmuş muhteşem resturantlar,üst üste dizili evler,yarısına kadar suya gömülmüş cemaate yoksun boynu bükük Halfeti camisi.
Tekne ilerlerken,Sadece Fırat havzasında yetişen,50 kg ağırlığında çok yağlı ve muhteşem tadı olan suda tekne ile kovalamaca oynayan dalgalarla raks eden Şabbut Balığı bizlere eşlik ediyordu.Show devam ederken sol tarafta Merzimen Çayı'nın Fırat Nehri ile birleştiği yerde, dik kayalar üzerinde, Rumkale bizleri selamlıyor ve adeta yüksek kayalar üzerine kurulu bir açık hava müzesini andırıyor. M.Ö.855 yılında Asur Kralı III. Salmanassar tarafından zaptedildiği zaman Şitamrat adını taşıyordu. Yunanlılar bunu değiştirerek Urima adını koydular. Süryaniler ise Kal'a Rhomeyta ve Hesna dhe Romaye adlarını kullanmışlardır. Şehir Arapların eline geçtikten sonra Kal'at ül Rum adını almıştır. Il.yüzyılda Bizanslılar Halfeti'ye Romaion Koyla adını vermişlerdir. 1290 yılında Eşref komutasındaki Mısır ordusu Halfeti'yi yeniden elegeçiriyor ve ona Kal'at ül müslimin adını veriyordu. 1516 yılında zamanın akışı değişir. Mercidabık savaşını kazanan Osmanlılar Halfetiyi de ele geçirir. Osmanlılar ilk kez bu dönemde kente Kale-i Zerrin (Altın Kale), Urumgala ve giderek Rumkale demeye bu dönemde başlamıştır.
Hz.İsa'nın havarilerinden Jhonnes'in , Roma döneminde Rumkale'de kayadan oyma bir odada İNCİL'in nüshalarını çoğaltığı rivayet edilir. 1113 te III. Grogories Rumkaleye Başpiskoposluk makamını taşıyarak stratn sonraejik kimliğinin yanısıra önemli bir dini merkez olmasına da yol açmıştır.Rumkale'yi geride bıraktıktan sonra bizleri Barajın bütün izlerini sokaklarında ve geçmişinde taşıyan Savaşan Köyü karşılıyor,Bir zamanlar ezan seslerini göklere haykıran,gövdesi sulara gömülmüş ama dimdik minarsi ayakta duran Halfeti'nin sembolu haline gelmiş camisi,kendi kaderine terk edilmiş,ulaşımı olmayan insana küsmüş gizli aşklara sahne olmuş sokakları,bir zamanlar şifa dağıtan sağlık ocağı ve İstiklal marşımızın yankılandığı çatısını gördüğümüz okulu sesizce suyun derinliklerine gömülmüş adeta sesiz dili ile konuşan savaşan köyünü ölümsüz fotoğraf karelerine yerleştirdikten sonra artık dönüş yolundayız,yöreye özgü müzik eşliğinde tekrar Saklı Cennete döndük.Rehberimizden yarım saatlik molayı kaptık ve şehrin atmosferini solumak için sokaklarına dağıldık.son bir kez asma köprüsünden karşı tarafa geçip adeta Halfeti ile vedalaştık,derin bir hüzün çöktü içimize artık ayrılma vakti,araçtaki yerimizi alıp güzel anılarla şehirle vedalaşıp Slow city'den ayrıldık
.